Küresel Dünya’da Liderlerin İletişim Becerileri
Günümüz iş dünyasının başarılı yöneticileri küresel ekonominin hızla değişen dinamiklerine ayak uydurmak zorunda.
Sınırların kalktığı, çok uluslu şirketlerin dünya ekonomisine hakim olduğu, yöneticilerin sabah kahvaltısını Londra, akşam yemeğini Atina’da yediği, iş mülakatlarında “başka ülkelerde çalışmak konusunda çekinceniz var mı” ya da “kaç yabancı dil biliyorsunuz” gibi soruların yöneltildiği, farklı ülke kültürlerini tanımadan mal ve hizmetinizi pazarlayamadığınız bir dönemden geçiyoruz.
Çin’e, Karadeniz fındığı ihraç etmek için, sadece “aganigi”li reklam yapmanın fayda etmeyeceğini artık bilmemiz gerekiyor. Fındığınızın kalitesi ne olursa olsun, sokaktaki Çinli, sadece “her şeye iyi gelir” dediğiniz için avuç avuç fındık yemiyor. Bundan dolayı Fındık Tanıtım Grubu şimdilerde Türk fındığını Çinlilerin damak zevkine uydurarak soslu, baharatlı ve soyalı satmaya çalışıyor.
Nasıl Amerikalı bir şirketin yöneticisi ilk toplantıda “Kusura bakmayın Arapçam çok iyi değil”, dediğinde “yahu bunlar daha bizim Türkçe konuştuğumuzu bile bilmiyor” diye kızıyorsanız, Türk iş adamlarının da her kuzey ülkesi kadınına “nataşa” gözü ile bakmasının sakıncalarının bilincinde olmamız lazım.
Çok sık yurt dışı seyahati yapan bir iş insanı ya da farklı kültürlerden gelen insanların çalıştığı bir şirketin yöneticisi olduğunuzda, iletişim becerilerinizi gözden geçirmenizde büyük fayda var. Sadece yabancı dil bilmek yetmiyor, farklı kültürlerin yansıması olan değer yargılarını, hangi durumlarda nasıl davrandıklarını, neye kızıp, neyle mutlu olduklarını, ne zaman konuşup, ne zaman sustuklarını az çok biliyor olmamız lazım.
Mesela Türkiye’de çalışan yabancı yöneticilerin, Türk insanına dair genel algısı şunları içeriyor:
- Türk insanı politika ve futbol konuşmayı sever. Zira her Türk erkeği bir başbakan kadar siyaseti, bir antrenör kadar da futbolu bilmektedir, ya da bildiğini düşünmektedir.
- Size ikram edilen şeyi, asla geri çevirmeyin, Türkler buna çok bozulur. Bu yüzden günde 30 bardak çay içmek zorunda kalabilirsinizJ.
- İş dünyasında önce “ilişki” sonra “iş” gelmektedir. İnsan ilişkileriniz kötü ise Türkiye’de iş yapmayı unutun.
- Türk insanı sokakta tanımadığı insanlara “günaydın”, “iyi günler”, demez. Siz de tanımadığınız kişilerle selamlaşmayın. Yanlış anlaşılabilirsiniz.
- Bir kaç sözcük Türkçe bilmeniz bile buzların çözülmesine, sohbetin koyulaşmasına, size güven duymalarına yardımcı olur.
Peki, Türk yöneticiler hangi ülkelerde nelere dikkat etmelidirler. Gelin 3 ülke üzerinden iletişim farklılıklarına kısaca değinelim.
RUSYA
- Türkiye’de müşteriye karşı güler yüzlü olunur, sohbet edilir; yoksa müşteri ilgisizlik hisseder ve gider. Rusya’da müşteri ile fazla konuşmak defolu mal sattığınızı düşündürebilir.
- Kapı eşiğinde asla tokalaşmayın, uğursuz olduğuna inanırlar.
- İçkide dayanıklı olmanız lazım. İçmiyorsanız, yemek davetlerine gitmeyin.
- İçki içmenin ritüeli vardır. Masada sohbet eden, söz veren bir “masa beyi” vardır. Önce o kadeh kaldırır. “Kadınlara” kadeh kaldırılınca erkekler ayağa kalkar.
- Masada iş görüşmesi yapılmaz.
- İş tariflerini detaylı şekilde yapın. İnisiyatif almak istemezler. İş tanımı net yapılmadığında ciddi iletişim kazaları ortaya çıkar.
- Tır şoförlüğünden, uzay araştırma istasyonu şefliğine kadar kadınlar iş hayatının her kademesinde çalışmaktadır. Şaşırmayın, yadırgamayın.
ÇİN
- Beden dilleri zayıftır. Yüzlerinden ne düşündüklerini anlamanız çok zordur. Gözlemlerinizde dikkatli olun.
- Sakin, sabırlı insanlardır. Telaşlı, aceleci davranmayın.
- Görüşmelerde çoğunlukla hiyerarşi hakimdir. Toplantılarda tek kişi konuşur. Sizin de onunla konuşmanız uygundur, diğerlerine soru sormaya, sohbete katmaya kalkışmayın.
- Yemekte iş konuşulmaz.
- Sokaktaki Çinli siyasetle ilgilenmez. Siyasi konulara girmeyin.
- Yüksek sesle konuşmak kabalık sayılır.
- Gösterişi, övünmeyi sevmezler. Ne kendinizi fazla övün, ne de karşınızdaki Çinli’yi iltifatlara boğun.
- Çin kültüründe “4” rakamının uğursuz, “8” rakamının ise uğurlu olduğunu unutmayın. Yani Çinli bir grubu dördüncü katta bir yemeğe davet etmeyin!
ABD
- Önce iş sonra ilişki gelir. İlişki kurayım, sohbeti derinleştireyim diye lafı uzatırsanız, işi kaybedebilirsiniz. Amerikalı bir an önce “sadede gelmek” ister.
- “Erken kalkan çabuk yol alır” sözüne inanırlar. İş hayatı erken saatte başlar, erken saatte biter. Dakiktirler, geç kalanı sevmezler.
- Dürüstlüğe çok önem verirler. Verdiğiniz sözü tutmadığınızı gördüklerinde, iş ilişkiniz kopar. Sözlerinizde çelişkiler olmasın.
- Herkes birbirine “nasılsın” der. Yanıt beklemez. Bu sıradan bir selamlaşma şeklidir.
- Genelde bildikleri şeyi yemeği tercih ederler.
- Yemekte iş ve özel her türlü konu konuşulur. Sizi daha yakından tanımak isterler. Çapraz sorular sorarlar.
- Erkekler öpüşmez. Öpüştüklerinde de tek yanak kuralı geçerlidir.
- Mutevazı olmak pek geçerli değildir. Kendinizi iyi pazarlamanız gerekir.
- Sesinizi güçlü şekilde kullanmanız, öz güven göstergesi kabul edilir.
İşin özeti farklı kültürlerle karşı karşıya geldiğimiz bugünün iş dünyasında, hangi sözü ne zaman söyleyeceğimize, ne kadar çok ya da az konuşmamız gerektiğine, sesimizin şiddetine, tonuna, nasıl oturup, nasıl kalkacağımıza, beden dilimizi nasıl kullanacağımıza, espri anlayışındaki farklılıklara, ortak değerlerimiz olup, olmadığına dikkat etmemiz ve bu konuda kendimizi geliştirmemiz, dünyanın neresinde olursa olsun, etkili iletişim kurmamıza yardımcı olacaktır.